Emirdağ Yaylaları

Köşe Yazıları / Melih Can Kalender

Aylardan mayıs... Konar göçer Türkmenlerin yayla zamanı. Göğsü yeşillenen Emirdağlarının tepeleri bölük pörçük karla kaplı. Bu yıl kış çok yağışlı geçti. Kar bazı yerlerde neredeyse adam boyu... Pınarlar şırıl şırıl, çaydere yün ve kilim yıkayanlar olmasa da yine gürül gürül akıyor. Sanki gönüllere akar gibi... Yılkı atları geçiyor gözlerimin önünden koyun kuzu seçiliyor. Denkler düzülüyor; ağıllar, arkaçlar, guytuluklar temizleniyor. Çobanlar köpeklere hay veriyor. Yurtlar diz boyu otların, çiçeklerin arasından göçküncü Türkmenleri bekliyor. Böcekler cıvıl cıvıl, kuşlar bir başka sevinçle kanat çırpıyor.

Yayla; sevdasıdır Oğuz boylu bozuluş Türkmenlerin hürriyetidir, düşleridir. Çocuklar yine ilk ekmek, mort, fırıngızdı, kepirlim oyunlarını oynar mı? Yine yurtlar arası at koşuları yapılır, kaya başlarında pazarcılar gözlenir mi? Yine o eski destansı sevdalar yaşanır mı? Bu yılda Emirdağlarında bilinmez... Bildiğim bir şey var yürekleri yakan. O eski sevdalar yaşanmasa da eli kulağa atıp söylenen türkülerin dilden dile dolaşmaya devam ediyor Emirdağlarım...

Emirdağın aşamadım başından
Yatamadım hayalinden düşünden
Gızıkan sevdiğim ey nazlı yarim
Ben ayrıldım, sen de ayrıl eşindenDiğer dörtlükleri görmek için tıklayın...