Emirdağlı Sebzeciler -3- Lütfi Çetin

Yazı Dizileri / Emirdağlı Sebzeciler

Emirdağ’daki sebzecilik geleneğinin duayenlerinden, ileri gelenlerinden Lütfi Çetin ile görüştük bu hafta. Kendisiyle Emirdağ’daki sebzecilik geleneği, geleceği ve kendisinin sebzecilik yıllarından söz ettik. Lütfi Çetin, 1941 yılında Emirdağ’ın Tez Köyü’nde dünyaya gelmiş. 1960 yılında köyden göç etmeleri ile birlikte ağabeyinin de etkisi ile yaklaşık 40 yıl sürecek sebzecilik serüvenine başlamış. 2000’li yıllara girildiğinde ise sebzecilikten uzaklaşmış. Her ne kadar aktif olarak şu an sebzeci olmasa da; Emirdağ’daki sebzecilerin yoğun olarak bulundukları Sebze Hali veya Yoğurt Pazarı’ndan kopamamış. Hala eski yıllardaki gibi tanıdıkları ona “Çavuş”, o tanıdıklarına “Çavuş” diye hitap olarak ediyorlar.Kendisinden sebzecilik hakkında bilgi vermesini istediğimizde anlattıkları, “sebzecilik” adının veya mesleğinin Emirdağ’da öylesine bir iş olmadığını kanıtlamaya yeter cinstendi. Çetin, sebzeciliğin Emirdağ’a özgü olduğunu belirtiyor ve hemen ekliyor, “Türkiye’de sebzecilik Emirdağ’da başlamıştır. Tavşanlı gibi, Polatlı gibi yerlerde sebzeci çok azdı ve hatta yoktu; en çok, en yoğun Emirdağ’daydı. Şu an birçok yerde bulunan “sebzeci” olarak bilinen kişilere bu işi öğreten Emirdağlılardır. Böyle olmasa nasıl olur da Emirdağlı Sebzeciler aynı anda Samsun Uzunköprü’de, Edirne Keşan’da, Lüleburgaz’da, Pendik’te Çankırı’da, Karabük’te, Kırıkkale’de olabilirlerdi.” Emirdağlı Sebzeciler -3- Lütfi Çetin - Emirdag.gen.trÇetin geçmişle, şimdiki sebzecilik arasındaki farkın fazla olduğu anlatmak istiyor. Bu noktada bir başka sebzecinin oğlu Serkan Ağabey’imiz devreye giriyor: “Eskiden müstahsilden(üreticiden) alınır, tüketiciye satılırdı. Arada kimse olmazdı. Şimdi kabzımallar, komisyoncular çıktı. Toptancılar çıktı artık.” diyor. Lütfi Çetin de: “Kar oranı çok düştü. Çok riskli artık sebzecilik. Özellikle hormonlu sebzeler çok zayıf, dayanıksız. 1 günde çürüyor. Eskiden Tarsus’tan dökerdik yeşil domatesi kasaya, Keşan’a kadar kızarırdı domates ve de hiçbir şey olmazdı. Şimdi ne mümkün Tarsus’tan Keşan’a domates götürmek. 1 günde çürür, hormondan dolayı. Bir de artık marketler var. Bu gidişle Pazar falan kalkar zamanla. Bir hafta satardık bir malı biz.” Serkan Ağabey tekrar giriyor ve önemli bir noktaya parmak basıyor: “Eskiden tezgahtarlık yoktu. Mal gelirdi, kasa açılır, satılırdı. Şimdi tezgahtarlık çok önemli.”Soruyoruz Lütfi Amca’mıza “Emirdağlı Sebzecilerin farkı nedir diğer sebzecilerden?” sorduğumuzda sözlerine “Emirdağlı Sebzeciler cüzi bir karla satarlar mallarını. Halk ile müşteri ile iç içedir. Birbirine Emirdağ dışında tutkundur arasında husumet bile olsa. Emirdağ içinde de birbirlerini çekiştirirler; ama dışarıda paran yoksa para verir, yardımcı olurlar. Sebzeciler ölüsünde, düğününde hep beraberdirler. Sebzecilerin ölüsü de, düğünü de başka olur.” diye başlıyor ve gülerek ekliyor: “Sebzeciler kazandığı gün yerler. Akşamcıdırlar.” Ve Serkan Ağabey’den son birkaç ayrıntı: “Edeler sebzecilerin düğününde ortada saçılan paraları düşünerek para bile almazlar. Bir de Emirdağ’da sebzecilik babadan oğla saltanat gibi geçer. Ayrıca, sebzecinin haldeki yeri tapulu malı gibidir.”Gelelim Lütfi Çetin’in anılarına. Başlıyor anlatmaya: “Eskiden Ford kamyonlar vardı en iyi. Yollar iyi değildi şimdiki gibi. Petroldür, dinlenme yeridir kıttı; ama aldık mı malı Adana’dan Uzunköprü’ye kadar giderdik. Şimdi ise “Yol güzel. Arabalar modern. Ama sebze dayanmıyor.”Ve başlıyor bir anısıyla: “Yaz ağzı(başlangıcı) idi. Portakalın son zamanları idi. Hocaoğlu adında bir kabzımal vardı. Bize portakalları yükleyip satmamızı istedi; ama ben de <Satamayız.> diyerek almak istemedim, çünkü son zamanlarıydı portakalın, satılmazdı, gitmezdi. Kendisi <Para falan istemez.> diyerek verdi malı bize. Biz de sardık, Kızılcahamam Pazarı’na çıktık. Açtık arabayı. Bir bayan geldi <3 kilo ver> dedi. Biz de başımızdan gitsin diye fahiş bir fiyat söyledik. O da aldı. Öte beri derken mal bitti. O zamana göre çok iyi para kazandık. Tabiri caizse çuvalla para kazanmıştık.”Oradan bir başka anısına geçiyor: “Bir gün Polatlı’da fahiş fiyata mal satıyorduk. Bizi şikayet etmişler. Polatlı Belediye Reisi geldi. Terazileri kaldırdı, baktı, hile yok ve bize dedi ki <İstediğiniz fiyata satın malı; ama hile yapmayın.>”Bazı sitemleri de var Çetin’in: “Bir gün Beypazarı’nda pazara Emirdağlıları koymamak için beni, arkadaşlarım Goril Hüseyin ve İhsan Okutan’ı hastanelik ettiler. Oysa onlara işi biz öğretmiştik. Zamanla bu olay birçok yerde baş göstermeye başladı. Bizim işi öğrettiklerimiz, bizi pazarlarına sokmamak istediler.”Eskileri de unutmuyor Lütfi Çetin ve o an aklına gelen eski sebzecileri sıralıyor: “İstanbullu, Şükrü Erdönmez, Hasan Erdönmez, Musili Dağ, Kadir Potuk, Ahmet Potuk, Apık Civan, Abdil Can, Gözeloğlu Ahmet, Gözeloğlu Cafer ve daha birçoğu…”Emirdağlı Sebzeciler -3- Lütfi Çetin - Emirdag.gen.trBir anı daha patlatıyor Çetin: “Bir gün Eskişehir’e gittik İhsan Okutan ile beraber. Kış ayları. O zamanlar yeşillik oradan gelirdi. Gittik Eskişehir’e, bir ufak rakısına 66 oynadık. Oradan Antep Lokantası’na gidip 2 ufak rakı içtik. Oradan da pavyona gittik. Cebimizde 1,5 ton mal alabilecek kadar para, 250 lira sermaye vardı. Paranın hepsini pavyonda yemişiz. Cebimizde çorba parası bile kalmadı. Gerçektir bu olay. Ferit diye bir komisyoncu vardı. Vardık yanına <Ya Ferit, biz böyle böyle bir durum yaptık.> dedik. O da <Kardeşim, ben böyle adamı severim.> dedi ve bize yaza kadar vadeli mal verdi de, Emirdağ’a öyle gelebildik.”Bir anısı da Tavşanlı’dan: “Bir gün Tavşanlı Pazarı’nda sebzeyi bitirdik. İstasyonda içtik. Oradan trene bindik. Trende kompartımanda masayı kurduk, içiyoruz. O ara kondüktör geldi. Bizi gördü. <Burada böyle içemezsiniz, yasak. Trenin lokantası var orada için.> dedi. Bir de dolma satıyordu herhalde 150 kuruştan. Dolma istedik ucuz fiyattan. <Olur mu kardeşim, devletin dolması sayılı.> dedi. Oturttuk. 2 duble içirdik. Gitti, bize dolmayı tavayla getirdi. Neyse bizi şikayet etmişler o ara. Kütahya’da indirdiler bizi trenden. Komiser’in karşısına çıktık. Komiser dedi ki: <Bakın oğlum. Siz akıllı, uslu adamlara benziyorsunuz. Bir de esnafsınız. Bi daha görmeyim sizi burada.> dedi. Ertesi hafta yine aynısı.”Lütfi Çetin ilk defa medya karşısında tabiri yerindeyse demeç verdi. Tabi zorlandı bazı anılarını hatırlamakta. Elinden geldiğince, aklına geldiğince, oradaki dostlarının da yardımıyla anlattı anılarını. Sonralara doğru da sitemleri vardı: “Artık işler zamanla çığırından çıkıyor. Yok marketler yüzünden, Emirdağ Pazarı bir sürü zarar görüyor. Diğer pazarlara Emirdağlılar sokulmuyor. Şimdi sebzecilikten para kazanılmıyor bi de. Eskiden para kazanılırdı bu işten. Ben 8 çocuğa baktım sebzecilikle.”Ve bir de Çetin selam ve teşekkürlerini iletiyor: “Emirdağ için hayati öneme sahip bir konu olan “sebzecilik” konusunu güzel bir şekilde gündeme getiren Ali Hoca’ma ve www.emirdag.gen.tr ye sebzeciler adına teşekkür ederim. Bu yazı dizisine canı gönülden destek veriyor ve devamını bekliyorum.Buradan oğullarım Eyüp, Mehmet, Oğuz, Alparslan’a; kızım Cemile’ye; gelinlerime; torunlarıma; tanıdık eş ve dostlarıma selam ederim. Ve bir de geçenki yazıda yorum yazan Tümer Emeksiz’e selam ederim. Teşekkürler.” Ali Erşahin & Mert Emin Kalender