Emirdağlı Özcan Desteklerinizi Bekliyor

Haberler / Güncel

Emirdağlı Özcan Desteklerinizi Bekliyor

Acil Tıp Teknisyenleri ve Teknikerleri (Paramedik) Derneği tarafından bu yıl 4.’sü düzenlenecek olan Altın Ambulans Sağlık Ödülleri için başvurular 15 Ocak’ta başladı. Sağlık sisteminin en prestijli ödülü olmaya aday Altın Ambulans Sağlık Ödülleri’nde yılın en iyileri ödüllendirilecek.

4. Altın Ambulans Sağlık Ödülleri için adaylar başvurularını 15 Ocak-15 Şubat tarihleri arasında www.altinambulans.org sitesinden gerçekleştirilecek. Acil sağlık hizmetleri alanında başarılı ve özverili çalışmaları ödüllendirmek ve teşvik etmek, acil sağlık sisteminin gelişmesine öncülük etmek, ulusal ve uluslararası düzeyde acil sağlık hizmetleri konusunda halkın bilinçlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla organizasyonu gerçekleştirilen Altın Ambulans Sağlık Ödülleri; halkın oylarıyla sahiplerini bulacak.

Acil Tıp Teknisyeni kategorisinden Antalya'nın Manavgat ilçesinde görev yapan Emirdağ'a bağlı Yüreğil köyünden olan Özcan Gönen de yarışmada yer alıyor. Emirdağlı Gönen yarışmada Acil Tıp Teknisyenleri içerisinde yer alıyor ve neden bu ödül için isminin geçtiğini yarışma jürisine şu şekilde anlatmış;

"Manavgat’ da ,1,5 yaşında ventilatöre bağlı ön tanısı kas gevşekliği olan bir bebekti Oktay. Göz göze geldik. Yüzündeki tebessümle oyun oynamak ister gibiydi. Aile çaresiz bir şekilde, Antalya Tıp Fakültesinde randevuları olduğunu söyledi. Enfeksiyona açık olan bebek için prosedürü takip edecek olursak randevusuna geç kalacaktı. Bu riski göze alamayıp KKM nöbetçi hekiminden izin alarak Tıp Fakültesine götürdük. Çocuğu teslim edip ayrılmak yerine, sedyemizle randevusu olan bütün polikliniklere muayene ettirip, başka bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sorunca: annesi ‘’çocuğunu Hacettepe Üniversitesine götürmek istediğini ancak randevu almanın zor olduğunu ve bulunduğu hastaneden oraya sevk yapmadıklarını söyledi.

2 hafta sonra aynı çocuğun aynı hastanedeki randevusu yine bana denk geldi. Hacettepe’ ye neden sevk edilmediğini öğrenmek için DR ile görüştüm. Hastanelerinde kas biyopsisi yaptıkları için sevk edilemediğini öğrendim. O zaman bu çocuğun nakli için elimden gelen her şeyi yapmalıyım dedim. Her ortamda yüreğime dokunan Oktay’dan bahsetmeye başladım. Bir de odasında kliması yoktu. Bunu temin etmeliydim. Her gittiğim yerde hatta ilk kez tanıştığım kişilere bile bu çocuktan bahsettim. Her geçen gün çocuk için riskti. Zaman daralıyor, randevu ancak 2 ay sonrasına verilebiliyordu. Çocuğun o kadar süre hayata tutunamayacak olması düşüncesi beni rahatsız etmişti.

Bir gün sanayide araba yaptırırken ilk kez tanıştığım biri Hacettepe de bir akrabasının olduğunu ve yardımcı olabileceğini söyledi. İçim rahatlamıştı. 1 hafta sonrasına randevu alındı. Bunun bir mucize olduğunu düşünürken; hastane kendi imkanlarıyla gitmeleri gerektiğini ve randevu çıktısının gerekli olduğunu söyleyince yeni sorunlarımız oluştu. Fiş takabileceğimiz bir araç bulup o şekilde bile götürmeyi düşündük. 112 ambulansı ile gitmesi için ben ve ekip arkadaşlarım gönüllüydü ama sevk için randevu çıktısının fax ile gönderilmesi gerekiyordu. Hacettepe Üniversitesi ilgili birimine telefonla ulaşmak zor, randevu çıktısını fakslatmak daha zordu; bir de bu duruma günlerden 29 Ekim Cuma olması ve nöbetçi olmam eklenince çözüm iyice zorlaştı. Yardım bekleyen başka hastalarda vardı. Zor zahmet randevu veren sekreter fakslayabileceğini söyledi. Faks numarası öğrenmem gerekiyordu ve saat 11:50 idi. Zaman dardı. Faks numarasını yanımdaki arkadaş eldivenin üzerine yazarken 1 numarayı yanlış yazmış. Ne sekretere ulaşabiliyoruz nede faks gelebiliyordu resmi tatil ve hafta sonu tatili araya girmişti, öğrendim ki faks numarası bir kargo şirketine ait. Ben nöbette olduğum için bir arkadaşımı kargo şirketine gönderdim orayı kontrol ettirdim. Beklenen faks orada da yoktu.
Evrakları hazırlayabilmem için sadece pazartesi vardı, ama ben o iki günde de duramıyor işimi şansa bırakmak istemiyordum gece gündüz nasıl yaparım diye düşündüm Pazar günü Hacettepe acilini aramak geldi aklıma, tanıdığım kimse yoktu ama meslektaşlarım vardı. Birisi bana yardım etmeliydi. Aradım ve bir yardım elinde bana uzandı. Kendi numarası da dahil olmak üzere bir kaç önemli telefon numarasına eriştim. Hatta Özer Bey kendisinin birebir konuyla ilgileneceğini söyleyince rahatlamıştım. Sadece ATT değil, baba değil ,Özcan değil; bir çocuğun bir anne babanın umudu, tutunduğu dalıydım. Bu durum sorumluluğun yanında motive de etmişti. Bir ailenin umudu olmak çok zordu. Ne kadar zor olabilirdi ki bir faks göndermek, almak!…

Zorlu bir süreç atlattıktan sonra sıra nakli gerçekleştirmeye gelmişti. Nöbetten çıkmıştım ve gönüllü oluşturduğumuz ekiple gece 00.00 da yola çıktık. Sabah 8:00 de Ankara Hacettepe Hastanesindeydik. Ailenin hayal ettiği yerde. Çocuğu acile nihayet teslim ettik. Aileye yapmış olduğumuz maddi, manevi ve her türlü desteği sağlamanın huzurunu yaşadım. Sürekli aile ile irtibat halindeydim.15 gün hastanede kaldılar, teşhis konuldu. Mitekondrial, genetik bir hastalık olduğu anlaşıldı. Üzüldüm, yıkıldım ama sonuçta bir anne babanın çocuğu için yapmak istediği şeye yardımcı oldum. Hastanede kaldıkları sürece karşılaştıkları zorluklara yardımcı olmaya çalıştım. Manavgat sağlık müdürlüğü ve 112 ailesinin maddi dertlerini de aldım hiç kimse duyarsız kalmadı diyebilirim.

Teşhis konulup tedavi başlandı artık eve dönüş vakti gelmişti. Ev şartları uygun değildi. Soba kurulamıyordu. Elektrikli soba temin ettik. Ve ardından söz verdiğim gibi topladığım bağışlarla klima temin ettim. 14 Şubat 2017 kontrolüne başka bir ekip götürdü.15 Şubat sabahı evine geldi.16 Şubat boğaz enfeksiyonu nedeniyle ilaç kullanmaya başladı. 17 Şubat sabahı telefonumun çalmasıyla Oktay’ın saat 04:00 da vefat ettiğini öğrendim. Bu satırları cenazesinden geldikten sonra yazıyorum. Rabbim kimseye evlat acısı vermesin. Oktay kefenlendikten sonra annesinin onunla konuşmasına şahit olmak hiç kolay olmadı. Şimdi göz göze gelmekten, umut olmaktan korkuyorum. Çünkü sorumluluğu ağır, her hasta ayrı bir iz bırakıyor insanda.

Göz göze gelmeyin hastalarla hayat olursunuz, umut olursunuz. Oktay gitti. Şimdilik hikayede bitti gibi görünse de!… Çok yorgunum. Bir süre sonra tüm ailenin genetik taramasının yapılması için daha çok bağış toplamalıyım…
Bu hikaye, Oktay’ın değil. Benim değil.
Bu hikaye aileye desteği olan herkesin hikayesidir."

Oy kullanmak için tıklayın

  • Okunma: 5007

Yorumlar (2)Yorum Yap

  • Ercan

    HALKA HİZMET,HAKKA HİZMETTİR.Görev kutsaldır.Emirdağ'da iş verdilerde çalışmadık mı?cancağızım

  • Poyraz

    Ne işi varmış oralarda gel memleketine hemşerilerine hizmet et oy verelin